TKP, seçim öncesi bir mektup yayımladı. Etnik ve mezhep temelli kimlik siyasetinin karşısında durulduğu belirtilen mektupta, “TKP, seçim dönemlerinde ilkelerini unutmadı. Kirli pazarlıklara girmedi. Makam, koltuk, çıkar uğruna başka partilerin yancısı olmadı.” dendi.
“Sol” içi tartışmalardan uzak durduğunu belirten TKP, Türkiye’nin en muhafazakar olarak bilinen yerleşimlerine girip örgütlendiğini belirterek, etnik ve mezhep temelli kimlik siyasetinin karşısında durduklarını vurguladı.
TKP’ni halka seslendiği mektubu şöyle:
TKP Üzerine Düşeni Yaptı
Adaletsizlik üreten toplumsal sistemin değişmesi gerektiği fikrinde ısrar etti. Eşitlikçi bir düzen kurma hedefinden hiç şaşmadı. Cumhuriyetçiliği, laikliği devrimciliğin temel koşulu saydı.
Emperyalizme, NATO’ya, ABD üslerine karşı kesintisiz mücadele yürüttü. Holdinglerin egemenliğini sona erdireceğini, devletçi ve planlı bir ekonomi kuracağını açıkça ilan etti. Tarikatların iyisi-kötüsü olmaz, hepsi dağıtılmalı dedi.
“Sol” içi tartışmalardan uzak durdu, Türkiye’nin en muhafazakar olarak bilinen yerleşimlerine girdi, örgütlendi, semt ve köy evleri açtı. Etnik ve mezhep temelli kimlik siyasetini karşısına aldı. Tüm yurttaşlarımızın eşit, özgür ve kardeşçe yaşayacağı bir Türkiye’nin nasıl kurulacağını sabırla anlattı. Adıyaman’da, Osmaniye’de, Erzurum’da, Ağrı’da, Sakarya’nın sağın tekelindeki ilçelerinde ve daha nice yerleşimde kimsenin inancına karışmadan komünizme dair on yıllardır söylenegelen yalanları boşa çıkardı.
Devrim ve sosyalizm yolundan sapmadan başarıya ulaşılabileceğini göstermek için gece gündüz çalıştı. Deprem oldu, dayanışmayı örgütledi. İşten atılan, hakkı yenen işçinin sesi oldu. Liselerde uyuşturucu tacirlerine savaş açtı. Bilim için, sanat için, kadınların eşitlik mücadelesi için, çevre için kavga etti.
Kendisini sürekli gözden geçirdi, eksikliklerini gizlemedi, yanlışta ısrar etmedi. Ama önemli hiçbir başlıkta yanılmadı. Öncesi bir yana, zorlu AKP’li yıllarda hep haklı çıktı, öngörüleri doğrulandı.
Seçim dönemlerinde ilkelerini unutmadı. Kirli pazarlıklara girmedi. Makam, koltuk, çıkar uğruna başka partilerin yancısı olmadı. Dik durdu. Ülkemizde komünizmin bir öcü gibi gösterilmesine izin vermedi, tersine “komünistler iyi insanlardır, çalışkandırlar, çalmazlar, başkalarının hakkını yemezler” dedirtti.
Ve şimdi birçok il ve ilçede yerel yönetimlerde iddialı bir duruma geldi. Kadıköy ve Defne çok konuşuluyor. Bunlar büyük yerler, özelliği olan ilçeler. Buralarda kazanmanın eşiğine geldi. Başka yerlerde de… Kazanmak için uğraş verdiği başka ilçe ve beldeler var. Dahası, Türkiye’nin her yerinde belediye meclislerine en az bir komünistin girmesini hedefliyor. Girsin ki, halkın parasını çalamasınlar, girsin ki kentlerimizi betona boğmasınlar, girsin ki holdinglere değil halka hizmet götürülsün.
Her şeyden önemlisi umudu artırmak için, ülkesine küsen, çaresizleşen bir halkın ayağa kalkması için kullanmak istiyor 31 Mart seçimlerini.
Evet sevgili dost, anlatılan TKP’dir, Türkiye Komünist Partisi’dir. O üzerine düşeni yapıyor.
31 Mart’ta TKP’ye, TKP adaylarına oy vererek “ben de üzerime düşeni yapıyorum” diyelim. “Biz” olalım, “üzerimize düşeni yapıyoruz” diyelim.
İnsanlık için, halkımız için, Türkiye için…